
Para insanların yapmış oldukları iyiliklere karşılık olarak Allah’ımızın rızasını beklemek yerine bir menfaat beklemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Para zenginleri iyiliklerden uzaklaştırır, çaresiz kadınları namussuzluğa iter, devletleri vergi almaya yönlendirir, devleti memurumun maaşını nasıl ödeyeceğim kaygısına iter, merkez bankalarına para akarsuları ve para barajları yaptırır bu sayede piyasayı kendi güç, menfaat ve amaçlarına yöneltir, Allah’ımızın rızası için yapılacak işi para için yapılacak işe dönüştürür. Organ mafyalarını, kumarı, terörü, anarşiyi, savaşı, rüşveti, insan ticaretini, uyuşturucuyu, sigarayı, kaçakçılığı, hırsızlığı, dilenciliği, yolsuzluğu, israfı, cinayeti, faizi, yalancılığı, dolandırıcılığı, sahtekarlığı, silahı, sınırları, makamı, mevkiyi ve aklınıza gelen bütün kötülükleri ortaya çıkartır. İnsanlığın vaktini ve sağlığını alır, geçim kaygısını meydana getirir. Milyarlarca insanı dünya nimetlerinden mahrum eder.
Para bir icat değil insanlığa atılmış en büyük kazıktır. Para sahteliğin ta kendisidir. Şeytanın insanı alt edebilmek için kullandığı en etkili silahtır. İnsanlığı Allah’ımızdan uzaklaştıran en büyük puttur. Oysa insanların barınak, yiyecek, giyecek ve huzuruna ait ihtiyaçları karşıladığımızda para diye bir metaya gerek kalmayacaktır. 7,8 milyarlık potansiyeli tüm mesleklere organize bir şekilde dağıtıp daha sonra 7,8 milyarlık insanlığı tüm mesleklere organize bir şekilde böldüğümüzde inanın insanlar en severek yaptıkları işlerde bile en fazla haftada 8 saat çalışırlar.
Şimdi aklımıza şu soru gelebilir para yok ve bütün insanlar istedikleri her istek ve ihtiyacını ücretsiz olarak karşılayacaksa insanlar çalışmaz, tembelliğe düşer evet biz de zaten bunu diyoruz. Dünya çapında tüm mesleklere insanlar yetiştirecek ve sadece haftanın 8 saati çalışacaklar. Geriye kalan zamanlarda okuyacak, kendini yetiştirecek, müzik dinleyecek, resim çizecek, sporla uğraşacak, tefekkür edecek, sohbet yapacak, huzurunu, mutluluğunu arttıran meşgalelere vakit ayıracak, yani gününü gün edecek, cennet hayatına ne kadar da benziyor değil mi? Mimari Bakanlıkları kapsamında yapılan evlere akrabaları ve dostları yerleştirdiğimizi bir düşünün!.. İnsanlar ne kadar da mutlu olurdu. Belki gözü doymayan insanlar ilk aşamada ürün ve hizmetlere hücum edecek ancak ilerleyen zamanlarda almış oldukları bu ürün ve hizmetlerin zayi olmasını göz önünde bulundurarak sadece ihtiyacı kadarını piyasadan temin edecektir.
Şimdi burada aklımıza şu soru da gelebilir. Bazı meslek dalları kolay iken bazı meslek dalları zor buna ne çözüm üretilebilir diye soracak olursanız şu cevabı veririz. Bizim ortaya attığımız bu yeni dünya düzeninde yapılan her iş Allah’ımızın rızası için yapılır ve bu düzen hayata geçtiği andan itibaren herkes eşittir. Kimin kimden üstün olduğunu halk değil Hak belirler. Ancak kimin kimi yöneteceğini halk belirleyebilir. Derece ve üstünlük Allah’ımızın rızasını kazanmak için yapılan iyiliklerle belli olur. İşte bu kapsamda tüm kolay ve zor meslekler belirlenir ve her insanın 1 kolay meslek ile 1 zor mesleği tercih etmesi istenir. İnsanların seçtikleri mesleklerde yetiştirilmesi sağlanır. Her insan ilk altı ay haftada sadece 8 saat kolay mesleği icra eder diğer altı ay haftada sadece 8 saat zor mesleği icra eder. İlerleyen zamanlarda ise yapay zekanın sunacağı imkanlarla hayatımıza giren makinalar aynen cennetteki huriler gibi zor işlerimizi halleder bizler de zevk aldığımız mesleklerde çalışırız.
Bu yeni dünya düzeninin; günümüzün askeri, ekonomik, sosyolojik ve siyasi durumunu hesaba kattığımızda hayata geçebilmesi için biraz zaman gerekmektedir. Çünkü her devletin ayrı bir yasası, ayrı bir ajandası, ayrı bir parası, ayrı bir sınırı, ayrı bir halkı bulunmakta ve her devlet kendi çıkar ve menfaatine göre hareket etmekte insanlığı kapsayacak bir otorite bulunmamaktadır. Oysa bizim yeni dünya düzeni bağlamında ortaya attığımız Eşref-i Mahlukat İmparatorluğu’nda insanlığın feraset ve basiretiyle seçilecek olan hükümdar; başkanları, yargıçları, bakanları, devletleri, kurumları, meslekleri ve insanları o kadar güzel bir şekilde organize edecek ve 7,8 milyarlık potansiyeli o kadar güzel harekete geçirecek ki dünya büyük bir sinerjiyle adeta cennete benzeyecek…
Günümüzün askeri, ekonomik, sosyolojik ve siyasi konjonktürünü incelediğimizde hepimizin hem madden hemde zaman açısından esaret hayatı yaşadığımıza kanaat getirirsiniz. Elinde kendisine ve ailesine yetecek kadar malı mülkü olan insanlar madden ve zaman açısından özgürken, elinde malı mülkü olmayanlar ise hem madden hem de zaman açısından esaret altındalar. Evet hepimiz silahı, parayı, mevkiyi ve sınırı bizim üzerimizde kullanan şeytan ve avanesinin ihtiras ve egolarını tatmin edebilmek için var gücümüzle çalışıyor, alınterimiz ve akılterimizin karşılığını bize hiçbir şekilde vermeyecek olan bu şeytan ve avanesinin bizden istediklerini bize bir lütuf olarak sundukları kağıt parçalarına karşılık olarak veriyoruz.
Evet para dediğimiz bu metayı basan merkez bankalarını kontrol eden güç hepimizin sürekli çalışmasını istiyor ve kendisine sürekli hizmet etmesini bekliyor. Oysa biz silah dediğimiz korkuyu ortadan kaldırdığımızda sevgi insanlığa yayılacak, para dediğimiz metayı ortadan kaldırdığımızda ihlas artıp iyilik çoğalacak, mevki dediğimiz ayrımcılığı ortadan kaldırdığımızda insanlar arasındaki huzursuzluklar sona erecek, sınır dediğimiz olguyu ortadan kaldırdığımızda ilim artacak, icatlar çoğalacak, askeriye, ekonomi, sosyoloji ve siyaset alanlarında insanların duydukları bütün endişe ve kaygılar yok olacaktır.
İşte bu kapsamda askeriye ayağında elde edilen başarı silahı ortadan kaldırıp fikri geçirecek, ekonomi ayağında elde edilen başarı parayı ortadan kaldırıp ihlası geçirecek, sosyoloji ayağında elde edilen başarı mevkiyi ortadan kaldırıp sevgiyi geçirecek, siyaset ayağında elde edilen başarı ise sınırı ortadan kaldırıp İslam’ı geçirecek, askeriye, ekonomi, sosyoloji ve siyaset alanlarında faaliyette bulunan iyi insanların yapacağı insani faaliyetlerin artması sonucu Eşref-i Mahlukat İmparatorluğu hayata geçecek ve bundan sonra hem ürün ve hizmetler hem de maaş ve ücretler sıfırlanacak, her insan ürettiği ürün, sunduğu hizmet ve yaptığı işi Allah’ımızın rızasını ve muhatap olduğu insanın gönlünü kazanmak için yapacak dünya adeta bir özgürlükler mekanına dönüşecektir.
Paranın ortadan kalkıp yerine ihlasın geçmesiyle insanların birbirlerine üstten bakmaları, büyüklenmeleri sona erecek, herkes hem madden hem de mevki bakımından eşitlenecek, büyüklük ve üstünlük yapılan iyilikle, sevgiyle, ilim, irfan ve hikmetle belli olacaktır. İşte bu amaçla gelin şu dünyadaki gücümüz kötülerin ve kötülüklerin ürettiği silah, para, mevki ve sınır değil zihnin ürettiği fikir, itikatın ürettiği ihlas, gönlün ürettiği sevgi ve amelin ürettiği İslam olsun…
Önümüzdeki 8 yıl içerisinde altyapısı hazırlanan yeni dünya düzeni çobanların ve çiftçilerin gayretleriyle filizlenecek. Düşünün insanlığın bu ilk iki mesleklerini. Bütün mesleklerin bu mesleklerden neş’et etmesini. İlim, irfan ve hikmetin bu iki meslekten insanlığa yayılmasını, bütün peygamberlerin bu iki meslekten en az biriyle uğraşmalarını, Hz.Adem’in iki evladının bu iki meslekle imtihan edilmelerini… Bakmayın kendilerini itibarlı zanneden mesleklerin bu iki mesleğe tepeden bakmalarına. Bu iki meslek ahir zamanı yaşadığımız şu günlerde insanlığın başına gelen tüm savaş, çıkar, güç ve çatışmaları sonra erdirip dünyayı adeta bir cennete benzetecek.
Evet bu iki meslek Allah’ımıza olan yakınlığın ölçülebilmesi için imtihan edildiler ve Allah’ımıza yakın olan katledilirken diğeri suçluluk psikolojisini bertaraf etmek ve sözde haklılığını gücüyle öne çıkartmak için gücünü arttırmaya yönelik faaliyetlere girişti oysaki gücünü ne kadar arttırırsa arttırsın ondan daha büyük güç olan Allah’ımız vardı ve hesap günü vardı, kaçış yoktu. Zalim gücünü arttırmaya yönelik faaliyetlerin sonucunda başlangıçta sahip olduğu ihlastan uzaklaştı, ihlasın kaybedilmesi çıkar ve menfaati doğurdu, çıkar ve menfaati sağlamlaştırmak için de önce silah, ardından mevki, sonrasında sınır ve en sonunda da para icat edildi.
İşte bunun için biz diyoruz ki silah, para, mevki ve sınır sahteliğin yani şeytanın insanları iyilikten uzaklaştırıp kötülüklere yaklaştırdığı kirli oyuncaklarıdır. Yani ihlas ile sahtenin savaşı insan yaratıldığından beri devam etmekte ve ihlas ne zamanki galip gelecek işte o zamandan itibaren dünya bir cennete benzeyecektir. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler binlerce yıllık esaretten kurtulup özgürlüğün tadını yudumlayacaklar. Çünkü hayvanlar ve bitkilerde dünyada bulunmaktan zevk almıyorlar, insanlık daha çok para kazanmak için bitkilerin genleriyle oynadılar, tavuklar, koyunlar ve inekleri esaret altına soktular, doğadan uzaklaştırdılar. İnsanlıktan silahı, parayı, mevkiyi ve sınırı çekip alın dünyadaki bütün çatışmalar, güç ve menfaat kavgaları, tüm bencillikler çöpe gider, dünya süt liman olur. Ancak bunu yapacak olan hükümdar ona bu şerefi veren gibi adil olmalı. Hükümdarın yönettiği halk da bilinçli olmalı.
Cenneti bir düşünün bütün mahlukat orada birbirlerine selam selam diye hitap ediyorlar. Nedir bu selam? Selam demek İslam demektir. Peki İslam nedir? İslam kendisinden emin olunan karşısındakini çıkar ve menfaat için değil Allah’ımızın rızası için seven ve karşısındakine de çıkar ve menfaat için değil Allah’ımızın rızasını kazanmak için iyilik yapandır. İşte dünyanın cennete benzeyebilmesi sırrı burada gizlidir. Yani İslam’ı iliklerimize kadar yaşayıp hayatımıza tatbik ettiğimizde ve her yaptığımız işin önüne Allah’ımızın rızasını koyduğumuzda dünyanın bir cennete benzeyeceğini göreceğiz…
Not: Bu makaleyi okuyup düzen perspektifinde düşünmeye başladığınızda eski dünya düzeninin ana unsurları olan silah, para, mevki ve sınırın insanlığın üzerinde bir baskı unsuru olan şeytan ve avanesinin çıkar ve menfaatlerini koruduğunu, insanlığı karmaşaya ve çatışmaya yönelttiğini buna karşılık yeni dünya düzeninin ana unsurları olan fikir, ihlas, sevgi ve İslam’ın insanlığın geleceğini kurtardığını, insanlığı huzura ve selamete yönelttiğini öngürürsünüz….