Teknoloji, enerji, işgücü, sermaye, bilişim, toprak ve müteşebbislik insanlığa huzur ve bereketi getirebilir. ABD gibi teknolojik birikimi yüksek olan ülkeler; gelişmemiş ülkelerin büyüme hızını teknoloji transferiyle arttırır, Rusya gibi enerji zengini ülkeler; tüm ülkelerin enerji taleplerini karşılar, Çin gibi işgücü kapasitesi yüksek olan ülkeler; tüm ülkelerin ihtiyaç duyduğu her çeşit ürünü kaliteli bir şekilde üretir, AB; paraların kendisinde toplandığı banka ve finans kuruluşlarıyla gelişmemiş ülkelere giden yatırımların önünü açar, Hindistan bilişim tecrübesiyle tüm ülkelerin yazılım, donanım ve siber altyapılarını düzenler, Afrika uzun süredir işlenmeyen verimli arazileriyle tüm ülkelerin ihtiyaç duyduğu tarımsal ve hayvansal ürünleri üretir, Türkiye’miz gibi müteşebbislik ruhu yüksek olan ülkeler ise dünyanın geride kalmış bölgelerine açılarak bu bölgeleri canlandırır.
Nüfus ve yüzölçümleriyle dünyanın altı tarafına yayılmış bu altı büyük ve potansiyel gücün ortasında bulunan Türkiye’miz; enerji havzalarının bağlandığı coğrafyada bulunarak enerjiyi, nüfusunun genç, dinamik ve çalışkan olmasıyla işgücünü, icat yapan dahi ve zeki insanlarıyla teknolojiyi, finansal entelektüel kapasitesi ile sermayeyi, yazılım, donanım ve siber altyapıya meraklı insanlarıyla bilişimi, dört mevsimin yaşandığı verimli arazileriyle de toprağı etkin bir şekilde organize eden tek ülkedir. Çünkü teknoloji, enerji, işgücü, sermaye, bilişim ve toprak; müteşebbisin amacına ulaşması için kullandığı kaynaklardır. Müteşebbis ülke Türkiye’mizin amacı ise; barışın egemen olduğu, refahın tabana yayıldığı, adaletin hüküm sürdüğü, demokrasinin belirleyici olduğu bir insani dünya düzeninin kurulmasıdır…
Dünyada iki blok belirgin olarak kendini hissettirmektedir. Bir tarafta ABD ve AB’nin bulunduğu batı bloku ki bu blok inişe geçmiştir. Maneviyattan daha fazla maddiyata ve hazza düşkün toplumların oluşturduğu bu blok ruhundan daha fazla aklıyla hareket etmektedir. Diğer tarafta ise Çin ve Hindistan’ın bulunduğu doğu bloku olup yükselişe geçmiştir. Maddiyattan eksik toplumların oluşturduğu bu blok için maneviyat daha önemlidir. Bu blok ise aklından daha fazla ruhuyla hareket etmektedir.
Batı bloğunda sermaye ve teknoloji daha üstünken, doğu bloğunda ise işgücü ve bilişim daha üstündür. Batı ile doğu bloğunu tam ortadan ikiye kesen denge mekanizmasının bir ucunda Afrika diğer ucunda ise Rusya bulunmaktadır. Türkiye’miz Maveraünnehir halklarına yakınlığıyla Rusya’yı, Mezopotamya halklarına yakınlığıyla da Afrika’yı etkilemektedir. Yani bu denge düzlemini de dengeleyen yegane devlet Türkiye’mizdir. Türkiye’miz; dengenin dengesini etkili bir şekilde dengelemek için hem aklını hem de ruhunu iyi kullanan bir hükümdar gibi beşeri sermayede, maneviyatta, gıdada, enerjide, savunma sanayiinde, teknolojide, bilişimde, sermayede ve işgücünde yaşanan gelişmeleri doğru okumalı ve doğru yönetmelidir.
Sanayinin en temel fizyolojik ihtiyacı enerji iken insanın en temel fizyolojik ihtiyacı ise gıdadır. İşte bunun için biz diyoruz ki geleceği şekillendiren en önemli iki sektör gıda ve enerji sektörleridir. Zaten Allah’ımız enerji kaynaklarının ve verimli toprakların büyük bir bölümünü Rusya, Maveraünnehir, Mezopotamya ve Afrika coğrafyalarına serpiştirerek insanlığı organize etme ve Eşref-i Mahlukat Mefkuremizi yayma işini bu ümmete en güzel şekilde sunmuştur.
İnsan hayaller kurar, fikirlerini hayata geçirir ve kazandığı itibarla da ilerler… Sıra dışı insan; ürünleri, fikirleri, sevgiyi ve ihlası samimi bir şekilde hayata geçiren ve organize edendir. Çünkü geleceğin dünyasına ürünlerle anlam kazanan ticaret, fikirlerle anlam kazanan ilim, sevgiyle anlam kazanan maneviyat ve ihlasla anlam kazanan felsefe yön vermektedir. İşte bunun için dünyayı yönetmek isteyen hükümdar; ancak ticaret, ilim, maneviyat ve felsefeye yaptığı yatırımlarla öne çıkabilir, adaletiyle de dünyanın rızasını alabilir… Çünkü artık dünyada bir uyanış var ve bu adaletsiz dünya düzenine olan tepkiler had safhadadır. Türkiye’miz; ahlakı ve vicdanı önemseyen tutumuyla güçsüzün ve haklının yanında olan tek ülkedir. Adalet denilen kavramda güçsüzün ve haklının yanında olmakla anlam kazanır. Bir şehri, bir ülkeyi yöneten başkan ya da dünyayı yöneten hükümdar hangi inançtan olursa olsun, adilse; yönettiği yerde huzur vardır ve huzurun olduğu yerde ancak bereket yeşerir…
Eski dünya düzeninde ve bu düzene ait kurumlarda büyük çatırdamalar yaşanıyor. 5 daimi üyenin dünya adına aldığı kararlar sorgulanıyor. Ülkeler ve halklar kendi adlarına 5 daimi üyenin iki dudağının arasından dökülen sözlere itibar etmiyor, tepkiler çoğalıyor, tüm dünyada bir uyanış yaşanıyor… Artık tüm Müslümanlar ve İslam devletlerindeki yöneticiler Türkiye’mizin etrafında kenetleniyor. Zaman fikir, ihlas, sevgi ve İslam çağı, zihinlerdeki bariyerler kalkıyor!.. Göreceksiniz ülkelerdeki bariyerlerde kalkacak. İnsanlar, ürünler, fikirler ve sevgi dünyada serbestçe dolaşacak bu sayede ilim, irfan ve hikmet artacak ve sonunda tüm dünyada bir bolluk ve bereket yaşanacak. Türkiye’miz milleti ve devletiyle ilk kıvılcımı yaktı… Şimdi bunu ileriye taşıma zamanı…
İşte bunun için bizler; alicenaplığı paye edinen insani ruhumuzla, TİKA, DEİK ve Maarif Vakfımızla, AFAD, Kızılay ve Yunus Emre Enstitümüzle, İHH, Türkiye Diyanet Vakfı ve Deniz Fenerimizle, Türk Hava Yolları, Anadolu Ajansı ve insanı merkeze alan büyükelçiliklerimizle, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız, TİM ve MÜSİAD’ımızla, Yeryüzü Doktorları, Sadaka Taşı ve Verenel’imizle, Mazlumder, Kardeş Eli ve Cansuyu’muzla, İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı ve İDDEF’imizle, Darülaceze, Darüşşafaka ve Yardım Eli’mizle ve bunlar dışında kalan insanı merkeze alan tüm insani kuruluşlarımızla dünyamızın ve Türkiye’mizin ihtiyaç duyduğu ülkelere, şehirlere, bölgelere ve insanlara açılıyor, devletlerin ve milletlerin, politik ve ekonomik çıkarlarından daha ziyade barış, huzur, refah ve adaletin hüküm sürdüğü yepyeni bir dünyayı inşa ediyoruz… Dünyada huzur ve bereketin yayılması adına kurulan Eşref-i Mahlukat İmparatorluğu’muza her insan, her millet ve her inancın vermesi gereken destek, sunması gereken katkı olduğuna inanıyor, dünyayı zalimlerin ellerinden kurtarıp, hakka ve adalete teslim etmenin artık kaçınılmaz mutlu son olduğunu düşünüyoruz…
Not: Bu makaleyi okuyup yapılanma perspektifinde düşünmeye başladığınızda Eşref-i Mahlukat İmparatorluğu adı altında devletleri organize edip barış, huzur, refah, adalet ve demokrasiyi dünyamıza getirmek isteyen Türkiye’mizin her gelişen olayda daha da güçlendiğini öngörürsünüz.…